“Mezarlıktan ıslık çalarak geçmek” buna denir işte..
Korkuyor ama, hissettirmemeye çalışıyor..
Adamın aleyhine, belgeleriyle hazırlanmış yazı dizisi yayınlanıyor. O; sözümona dereden tepeden bahseden bir yazı kaleme alıyor!
Kendisine ne kadar güvendiğini göstermeye çalışıyor!
Ertuğrul Özkök’ten bahsediyorum..
Kendisi ile ilgili Vakit’te çıkacak dizi yazının ilk gününde, 11 Eylül ile ilgili bir olayı anlatıyor köşesinde..
Kimbilir belki de, “11 Eylül ABD için ne ise, 18 Mayıs da, benim için o!” psikolojisini yaşıyordur, kendi iç dünyasında!..
11 Eylül; ABD’nin, yanına yaklaşılmaz havasını bir anda nasıl söndürdüyse, 18 Mayıs’ın da kendisinin havasını alacağını kestirmiştir belki de..
Evet; 11 Eylül’ün bir illegal eylem görüntüsü de var ama, 18 Mayıs’ta hukukdışı hiçbir şey yok.. Tam aksine, hukukdışı işlemlerin deşifre edilmesi gerçeği var!
Çok mu abarttım, Vakit’te yayınlanmaya başlayan dizi yazıyı?..
Zaman gösterecek onu!..
Bazen ilk anda önemini kavrayamadığımız bazı olaylar, çok büyük olayların kıvılcımı olurlar..
Şöyle düşünün isterseniz; dünyaya hükmeden ABD için, binlerce uçağından üç tanesinin düşmesi, onbinlerce gökdeleninden iki tanesinin çökmesi çok mu önemli bir olaydı?..
Bence tepeden baktığımızda, bu olayın o kadar büyütülecek bir önemi yoktu..
Ama karizma çizilmişti bir defa..
Arkasından yaşananları gördünüz, birlikte yaşıyoruz.. ABD’nin nasıl bir batağa saplandığını hep birlikte izliyoruz..
İşte benzer bakış açısı ile, 18 Mayıs’taki dizi yazı da, Ertuğrul’un karizmasının çizilmesi demektir.. ABD nasıl ki; dünyayı yönetme iddiasını, 11 Eylül ile birlikte kaybetmenin ilk adımını yaşadı.. Ertuğrul da kendi dünyasında, devlet gazetesi aracılığıyla Türkiye’yi yönetme iddiasında, “sonun başlangıcı” noktasını yaşadı...
Ertuğrul da öyle hissediyor olmalı ki, kendisini “dokunulamaz” zanneden ABD’nin başına gelen en büyük felaketi konu edinmiş köşesinde, Vakit’teki dizi yazının başladığı ilk gün!
ABD de kendisini dokunulamaz sanıyordu, Ertuğrul da..
Biri dünya bağlamında süper devlet..
Diğeri de Türkiye’deki gazetecilik sektörü içinde yılların dokunulamaz genel yayın yönetmeni!..
“Ruhsatı olmayan lokantanın rakı satması yasak” düzenlemesini, “Artık rakı yasak” diye kamuoyuna tanıtıp, ülkeyi karıştırabilen bir güç; onunki!
İşte o Ertuğrul’un, Muğla/Akbük’te, Anıtlar Kurulu’nun “Çivi bile çakamazsınız” dediği “yağhane”yi, nasıl “yalı”ya çeviriverdiğini okudunuz, dünkü Vakit’te..
Bugün de, bu işlerin öyle pek kolay olmadığının belgelerini bulacaksınız gazetemizde..
Gerçekten de, bu işler pek kolay değildir.. Devlet gazetesinin anteti olmadan, yürümez bu işler!..
“Köşeler, babamızın malı mıdır?” diye sorup, “Öyle değildir” cevabı veren genel yayın yönetmeninin, bırakın gazete sayfalarındaki köşeleri, kaçak yalıları için, görev yaptıkları gazeteleri bile nasıl kullandıklarını göreceğiz bu dizide..
İşte bunun için önemsiyorum bu diziyi..
Bir yanda “Her istediğimizi yazamayız. Sadece bize ait şahsi düşüncelerimizi bile yazmaktan kendimizi alıkoymalıyız. Hele hele şahsi menfaatlerimiz, özel duygularımız doğrultusunda hiç yazı yazmamalıyız” edebiyatı yapılırken, yazın iki ay kalınacak, şahsa ait bir yalı için, gazetenin isminin nasıl kullanıldığının belgelerini göreceksiniz, bu haberde!..
Ertuğrul Özkök, haberi tahmin ettiği için, “mezarlıktan geçerken ıslık çalan” kişi örneğindeki gibi, şöyle bitiriyordu dünkü yazısını:
“Greenspan telaşla telefonu aldı ve numarayı çevirdi. Karşıdan bir kadın sesi geldi. Greenspan, ‘Andrea sen misin? Nasılsın’ diye sordu. Kadın ‘Merak etme iyiyim. Ya sen’ diye karşılık verdi. Yaşlı adam derin bir nefes aldı, rahatlamış şekilde koltuğa oturdu. Aradığı ilk kişi, eşi Andrea Greenspan olmuştu. Alan Greenspan, o soruyu hayatında ilk defa kendine sordu: ‘İnsan felaketi öğrendiği an ilk kimi arar?’..”
Bu bölümdeki “Greenspan” ismi yerine “Ertuğrul”u, “Andrea” yerine “Saliha Tansu”yu koyarsanız, daha anlamlı bir yazı, daha “aktüel” bir makale oluyor bu metin..
Ertuğrul Özkök, dizinin ilk anonsunu gördüğünde, hemen eşi Saliha Tansu’yu aradı.. Felaketi hissetti çünkü..
Ama Saliha Tansu’nun da pek iyi olması mümkün değildi..
Çünkü yalı onun üzerine idi. Ve felaketin merkezinde, maalesef Saliha Tansu da vardı!
Kimbilir belki de Ertuğrul, Greenspan diye, kendini yazmıştı..
Andrea diye de, Saliha Tansu’yu!
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle