En Sıcak Konular
Vakit
Ali İhsan Karahasanoğlu
0 0 0000
Cevaptaki ‘dik duruş’, kapatmayı zorlaştırır!
AKParti’nin, kapatma davasında Anayasa Mahkemesi’ne verdiği cevap, dün açıklandı. Daha doğrusu ele geçirildi.
Burada benim dikkatimi çeken husus şu oldu.. Kapatma davasının iddianamesini imzalayan Başsavcı idi.. İddianame, Anayasa Mahkemesi’ne verildiği gün basına da sızdırıldı.
İddianameye karşı AKParti’nin verdiği cevap ise, Anayasa Mahkemesi’ne ulaştığı gün değil; günler sonra, özellikle de YargıtayBaşsavcılığı’na verildikten sonra basının eline geçti.
Bu olayda üç taraf var. Başsavcılık. Anayasa Mahkemesi ve AK Parti..
Acaba sızdırma olayının faili kim diye baktığımızda, iddianame ve cevabın sızdırılma günleri bize gerçeği gösteriyor.
Belgelerin basına sızdırılmasının kaynağı, Anayasa Mahkemesi değil.. Çünkü AK Parti’nin iddianameye verdiği cevap, Anayasa Mahkemesi’ne gönderildiğinde basının eline hemen geçmedi. Demek ki Anayasa Mahkemesi kaynak değil.
Basına sızdırmayı yapan parti de değil.. Çünkü AK Parti, Anayasa Mahkemesi’ne verdiği cevabı bile, günlerce basından sakladı.
Geride bir tek Başsavcılık kalıyor..
Başsavcı’nın hazırladığı iddianame hemen basının elinde.Özellikle de Cumhuriyet gazetesinin elinde. Hatta bazı rivayetlere göre, daha Anayasa Mahkemesi’ne bile verilmeden, İşçi Partisi’nin bilgisayarında..
AKParti’nin verdiği cevap dilekçesi, başsavcılığın eline geçer geçmez basında..
O halde bu işin sorumlusu, Başsavcılık.
Hayır; bir basın mensubu olarak, “Basına niye veriliyor bu belgeler!” şikâyetinde bulunmayacağım.
Ama; tarafların niyetlerini ortaya koyma, ciddiyetlerini anlama açısından, bu notu bir kenara yazmamız gerekir. Bu notu bir kenara kaydetmek için hatırlatmamı yapıp, AKParti’nin cevabını değerlendirmeye geçeyim.
AKParti’nin cevabı, Anayasa Mahkemesi’nin bu sefer işinin zor olduğunu gösteriyor.
“367 kararı”ndan daha zor bir dava bu!
“367 kararı”nın çok doğru, hukuka uygun bir karar olduğunu söyleyecek değilim.
Ama yine de, “367 kararı”nda, Anayasa’nın değişiklik gerekçesine bakılmazsa, maddelerin çıkarılış amacını dikkate almazsanız, “Madde metninde ne yazıyorsa, ben ona bakarım. Gerisini bilmem, anlamam” mantığı ile olaya yaklaşırsanız, kararın hukuka uygun olduğu ciddi ciddi söylenebilir..
Gerçekten, maddenin metne alınışı oldukça sorunlu idi. Tam ifade edilememiş bir düzenleme idi. Çıkarılış amacı ile tam ters anlatım içeriyordu..
Yine de, karar doğru değildi ama, “maddenin çıkarılış amacı”/ “düzenlemenin tarihsel gelişimi” dikkate alındığında kararın doğru olmadığını söyleyebiliyorduk..
Sadece kanun metnine baktığınızda ise, “367 kararı”nı yüzde yüz yanlış diye tanımlamak, biraz zor idi.
Ama bu kapatma davasında; özellikle de AKParti’nin verdiği cevaptan sonra, artık kapatma yönünde verilecek karar, çok net bir “hukuk cinayeti” olacak gibi görünüyor.
Beni bu kanaate sevkeden ne?
AK Parti’nin cevabındaki, lafı eğip bükme numaralarına başvurulmadan, lafı dolandırarak egemenlere boyun eğme sinyalleri verilmeden net bir tavır alınmış olması..
Verilen cevapta açık açık, “Başörtü yasağının kaldırılması, laikliğe aykırı değildir” deniliyor ise, bunun açık bir şekilde savunması yapılıp, yasağın aslında olmaması gerektiği net bir şekilde belirtiliyorsa, bence bu; olması gereken bir “dik duruş”tur. “Katsayı adaletsizliği” ile ilgili değişiklik taleplerinin açıkça savunulup, bunun da bir hak olduğunun belirtilmiş olması, bence AKParti’nin, egemenlere boyun eğmeyeceğinin açık göstergesidir.
Başsavcı’nın yanlışlarının tek tek anlatılıp, hiç çekinilmeden yüzüne vurulması, tekzip edilen gazete haberleri ile ilgili somut açıklamalar, Başsavcı’nın yaptığı hukuki yanlışlıkların hakaret edilmeden, ama görmezlikten de gelinmeyerek açık açık dile getirilmesi, bence AKParti’nin çetin ceviz olduğunu göstermiştir.
Böyle bir dik duruş sergileyen partinin kapatılması da, bence mümkün değildir.
Bu cevap, “kendine güven”in delilidir.
“Laikliğe karşı değiliz ama, laikliği yasakçılık anlamında da yorumlamıyoruz” demek; bu konuda doğruyu söyleyerek, egemenlere şirin görünme çabalarına soyunmamakdoğru bir tavırdır ve kapatma yönünde hazırlık içinde olanları da, kara kara düşündürecek bir karşı çıkıştır..
Kapatılma her şeyin sonu değildir. Ama bu net cevap, “kapatılma”nın pek kolay olmayacağını da göstermektedir.
Bu yazı 1,390 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Anlayana sivri sinek anlamayan davul zurna sinek ee..
-
16 Ağustos 2008
Maliye Bakanlığı cevap verdi, ya diğerleri?
-
14 Ağustos 2008
Fikret Bila, namazdan niye rahatsız oluyor?
-
14 Temmuz 2008
Onların gücü, bizim ‘dik duruş’ eksikliğimizden!
-
12 Temmuz 2008
Yasakçı Tuğcu, böyle saçmaladı!
-
5 Temmuz 2008
Ergenekon’da öyle, AK Parti’yi kapatmada böyle!
-
28 Haziran 2008
RTÜK bile uyursa, Anayasa Mahkemesi ne yapacak ki?
-
27 Haziran 2008
“Bedevi”nin arkasındaki gerçek!
-
21 Haziran 2008
Doğan saldırılarının arkasında ne var?
-
13 Haziran 2008
Bak sen, şu ANKA kuşuna!
-
12 Haziran 2008
“Sı-nır-lı-dır” ne demek, izah etseniz ya!
-
1 Haziran 2008
50 yıllık gazeteciden(!) gazete düşmanlığı!
-
28 Mayıs 2008
‘Kapatma kararı’ndan daha vahim olan..
-
25 Mayıs 2008
Tartışma örtü yasağıysa, MHP’nin safı neresi?
-
24 Mayıs 2008
Yargıtay, kapatılmamaya “heves”’ dedi!
-
21 Mayıs 2008
CHP % 95, AK Parti % 4.. Normal mi bu?
-
19 Mayıs 2008
‘Köşeler babamızın malı mı?’dan ‘gazeteler babamızın çiftliği’ne!
-
14 Mayıs 2008
Bir dönem, emekliliklerle kapanıyor!
-
10 Mayıs 2008
Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
-
10 Mayıs 2008
Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle