En Sıcak Konular
Vakit
Ali İhsan Karahasanoğlu
0 0 0000
Gencay Gürsoy’un başına gelenler!
Bir kısır tartışma daha.. Nedir o kısır tartışma?
Türk Tabibler Birliği Başkanı Gencay Gürsoy’un gözaltına alınması işlemi. Kaldığı otelden, 04.00 civarında alınıp karakola götürülmesi ve sabah hakim önüne çıkartılıp serbest bırakılması olayı..
Olayın hükümetle bir ilgisi var mı? Bence yok.
Polis teşkilatı ile ilgisi var mı? Bence yok.
Gazetedeki birçok yazarımızın ve hatta benim de damdan düşen kişi sıfatı taşımam sebebi ile söylüyorum, olayın hiçbir gizemli yanı yok.. Ta Cumhurbaşkanı’ndan, bakanlara kadar onlarca kişiyi meşgul ettirecek bir yönü de, önemi de yok!
Gencay Gürsoy önemsiz demiyorum, olay önemsiz! Herkesin başına gelebilecek sıradan bir olay.. Artniyet taşımayan bir olay..
Prosedürü anlatayım, olayın gerçek yönünü siz de öğrenmiş olun.
Mahkemeler, baktıkları davalarda sanığa ilk duruşma için bir davetiye gönderir. Bu davetiye üzerine gelmeyen sanığın, polis zoru ile getirilmesine karar verilir.
Bu karar da yerine getirilmezse, kimi hakim hemen, kimi hakim ise, birkaç duruşma daha yaptıktan sonra, “yakalama kararı” çıkartır.
Bakmayın siz Gencay Gürsoy beyin, “Beni bulamıyorlar mıymış?” itirazına.. Evet; Gencay bey de iyiniyetli olabilir ama, örneğin ilk duruşma günü il dışında ise, ikinci duruşma gününde de polis gelip kendisini işyerinde bulamadı ise, alın işte size bir “yakalama emri” çıkarılmasını gerektiren durum.
Bu kararın çıkması aşamasında, Gencay Gürsoy’ın mahkemeden kaçma niyeti olmayabilir. Ama hakimin de, Gencay Gürsoy’a karşı bir artniyeti olduğu iddiası, sadece “yakalama emri” gerekçe gösterilerek ileri sürülemez.
Prosedür böyledir.
Sadece basın davalarında değil, tüm davalarda aynı prosedür yürür.
Dolayısıyla, işyeri adresinde sürekli ve düzenli bulunmayan herkesin başına bu tür olaylar gelebilir.
Yakalama kararı verildikten sonra ne olur?
Türkiye’nin neresinde olursanız olun, herhangi bir resmi dairede muamele yaptığınızda, veya bir otele gittiğinizde, bir karakola kimliğinizi bırakarak ziyarete gittiğinizde, trafikde çevirme sırasında kimliğinizi alıp bilgisayardan kontrol eden polisle karşılaştığınızda, yurtdışına çıkmak istediğinizde vs. sürpriz ile karşı karşıyasınız demektir. Çünkü kimliğiniz online sisteme tanıtıldığı an, yakalamanız olduğu görülür.
“Yakalama”nız olduğu görülünce de, hemen karakola götürülürsünüz. Oradan da savcılığa ve ilgili mahkemeye, ilgili mahkemenin dışındaki bir ilde yakalandınız ise, en yakın mahkemeye götürülürsünüz.
Orada ifadeniz alınıp bırakılırsınız. (Tabi yakalama emri, sadece ifade alınmak üzere verilmiş ise. Ki bizim örneğimizde öyle..)
Burada küçük bir sıkıntı var..
Mesai saatleri dışında ilgili kişi gözaltına alındı ise, ne yapılacak?
Burada belki yeni bir uygulamaya geçilebilinir.
Örneğin “Sadece ifadesi alınmak üzere yakalama emri olan kişilerin, hangi saatte olursa olsun, yakalanır yakalanmaz nöbetçi mahkemeye sevki zorunludur” uygulamasına geçilmesi gerekebilir.
İçişleri ve AdaletBakanlıkları’nın bu yönde bir girişimde bulunması gerekli olabilir. Hatta bu yönde uygulama yapılması gereklidir de..
Ama ben, benzer yüzlerce olay yaşadım, hiçbirisinde saat 17.00’den sonra mahkemeye sevkedilen sanığa şahit olmadım.
Hatta benim kendi başımdan geçen bir olayı anlatayım.
Yargıtay 8.Ceza Daire üyeleri, benim aleyhimde şikâyetçi olmuşlar, Gencay Gürsoy’un başına geldiği üzere, davetiye ve polis zoru ile getirilme işlemlerinden haberdar olamadım.
Mahkeme “benim hakkımda yakalama kararı” vermiş. Ben konuyu bilmeden, İstanbul EmniyetMüdürlüğü’ne bir ifade sebebi ile gittim.Kapıda kimliğimi bıraktım, içeride başka dosyadan ifademi verdim, tam çıkarken “Gayrettepe’ye geleceksiniz” dediler. Ben bir başka dosyadan aramam olduğunu anladım, acilen hangi dosya olduğunu öğrendim, saat 15.30’da gözaltına alınmışken, dosya bilgilerine hızlı şekilde ulaşmam sayesinde, saat 16.45’te mahkemeye götürülmemi sağladım. O andan sonra zaten tek iş ifade vermekten ibaret. İfadeyi verdim, ve 17.00’de serbest bırakıldım.
Şimdi kusura bakmasınlar ama; Tabibler Birliği’nin avukatları, İçişleri Bakanlığı’nın bürokratları, AdaletBakanlığı’nın bürokratları, bu prosedürü bilmiyorlarsa, benim söyleyecek bir şeyim yok. Ama bildikleri halde, konunun bu kadar medyatik hale gelmesine seyirci kalıyorlarsa, bu da; ülke adına talihsizliktir. Sanki önyargılı bir tutum varmış gibi, iktidar karşıtı söylem sebebi ile Gencay Gürsoy kasten gözaltına alınmış gibi hava estirilmesi, büyük bir yanlışlık.
Mahkemenin yakalama kararı varken, polis; Gencay Gürsoy’u serbest mi bırakacaktı? Böyle bir şey olabilir mi?
Bence hata; konunun gerçeğini, kamuoyuna anlatmayan bürokratlarda!
Bu yazı 987 defa okundu.
Diğer köşe yazıları
Tüm Yazılar
-
3 Ekim 2008
Anlayana sivri sinek anlamayan davul zurna sinek ee..
-
16 Ağustos 2008
Maliye Bakanlığı cevap verdi, ya diğerleri?
-
14 Ağustos 2008
Fikret Bila, namazdan niye rahatsız oluyor?
-
14 Temmuz 2008
Onların gücü, bizim ‘dik duruş’ eksikliğimizden!
-
12 Temmuz 2008
Yasakçı Tuğcu, böyle saçmaladı!
-
5 Temmuz 2008
Ergenekon’da öyle, AK Parti’yi kapatmada böyle!
-
28 Haziran 2008
RTÜK bile uyursa, Anayasa Mahkemesi ne yapacak ki?
-
27 Haziran 2008
“Bedevi”nin arkasındaki gerçek!
-
21 Haziran 2008
Doğan saldırılarının arkasında ne var?
-
13 Haziran 2008
Bak sen, şu ANKA kuşuna!
-
12 Haziran 2008
“Sı-nır-lı-dır” ne demek, izah etseniz ya!
-
1 Haziran 2008
50 yıllık gazeteciden(!) gazete düşmanlığı!
-
28 Mayıs 2008
‘Kapatma kararı’ndan daha vahim olan..
-
25 Mayıs 2008
Tartışma örtü yasağıysa, MHP’nin safı neresi?
-
24 Mayıs 2008
Yargıtay, kapatılmamaya “heves”’ dedi!
-
21 Mayıs 2008
CHP % 95, AK Parti % 4.. Normal mi bu?
-
19 Mayıs 2008
‘Köşeler babamızın malı mı?’dan ‘gazeteler babamızın çiftliği’ne!
-
14 Mayıs 2008
Bir dönem, emekliliklerle kapanıyor!
-
10 Mayıs 2008
Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
-
10 Mayıs 2008
Hataların sebebi, yargıya baskı mı?
Yazarlar
-
Mühürdar
-
Behiç Karahisarlı
-
Fahri Güven
-
Murat Bardakçı
-
Avni Özgürel
-
Mehmet Şevket Eygi
-
Muharrem Coşkun
Yorumlar
+ Yorum Ekle